7 Mart 2013 Perşembe

İçimden geçenler...

Hep böyle mi olur ? Bir heves başlarsın birşeye sonra hayatın kaosunda o en çok heves ettiklerini bir kenara bırakmış olursun. Blogum da öyle oldu bir aralar. Uzun süre yazmak içimden gelmedi hatta yazacak birşey bile bulamadım desem yeridir. Havaların puslu oluşunun verdiği depresif ruh hali mi, yoğun günlerin verdiği yılgınlık mı hiç bilemedim sadece bir ara kendi kabuğuma çekildim. Bu süreçte Dossam el şaklatmayı öğrenmeye başladı. Ek gıdamız sorunsuz gidiyor çok şükür. Şubat ayının ortaları bizim için biraz can sıkıcı oldu Babamız hastalandı, babamızdan Dossa'ya geçti Dossam 39 derece ateşle acillere koşturdu bizi. Korktuk biraz açıkcası peşinden ben hastalandım derken Şubat ayı hastalık ayı olarak 2013'ün hanesine yazıldı. Tekrar yaşamayız inşallah. Anneliğin verdiği yoğun duyguları en yoğunundan yaşıyorum... Dossamın gün be gün gelişimi her seferinde gözlerimi dolduruyor. Bu aralar emeklemeye çalışıyor. Diş sıkıntımız hala devam ediyor. Hastalıktan sonra uyku düzenimiz tamamen bozuldu. Ama hepsi geçer diye umuyorum. Ne kadar zor bir o kadar güzel bir duygu anne olmak. Tüm yorgunluğuma, tüm yetmeye çalışma mücadeleme rağmen anne olduğum için şükürler ediyorum. Her şeyden önce attığın her adımı iki kere düşünüyorsun. O hastalanmasın diye artı bir çaba gösteriyorsun. Belki de en çok ateşlendiği gece anneydim. Ateşi tekrar çıkmasın diye, uykuya dalarsa Allah korusun havale geçirir diye insanüstü bir çaba sarf ettim. Herkes kendi yaşadığını bilir ya ben kendi payıma biraz sancılı atlattım Dossamın ilk ateşli hastalığını. Anneliğin yarattığı duygusallık da ayrı bir olay. Çevrendeki insanlar seni anlayamıyor maalesef. Geçenlerde bir arkadaş ziyaretine gittiğimizde arkadaşımın eşi anneliğimle ilgili bir eleştiride bulundu. Ben çok pinpirik bir anneymişim. Çocuk dediğin biraz ağlamalıymış ben hiç ağlatmıyormuşum. Her istediğini yapıyormuşum ki bu ilerde onu şımarık yaparmış. Onlar 6 kardeş büyümüşler anneleri öyle üzerlerine düşmemiş ama gayet de güzel büyümüşler. Bu yorumlar biraz canımı sıktı. Evet belki çocuğumun üzerine fazla titriyorum ama maalesef içinde bulunduğumuz devir hiç de öyle güven verici değil. Her türlü insan var etrafta ben istiyorum ki çocuğum benim yanımda tüm kötü örneklerden haberdar ama zararlarını bilecek kadar bilinçli ve yasaklara merak duymayacak kadar özgüvenli olsun. Bu yüzden onun her şeyiyle ilgilenmek istiyorum. Doğurup kendi kendine büyür diyebileceğim bir çevrede yaşamıyorum. Kaldı ki bahsettiğimiz çocuk daha 7. ayına yeni girdi ve hiçbir ihtiyacını kendisi karşılayamayacak. Neden bu konuda hep annelere eleştirili yaklaşırlar anlayamıyorum. Keşke herkes böyle ilgilense evlatlarıyla da geleceğe gerçekten bilinçli arkalarında bilinçli anne-baba desteği olan bireyler yetişse. Dünyanın makalelerini okuyorum çocuk yetiştirmekle ilgili. Çocuğun şımarık olması, inatçı olması tamamen ebeveynlerinin elindeymiş. Yani istersek ve biraz özveri gösteririsek gerçekten evlatlarımıza istediğimiz hayatı ve karaketeri aşılayabiliriz. Bu yorumlara çokca maruz kalıyoruz anneler bilir aslında duymamak,umursamamak gerek ama başta da dedim ya anneliğin verdiği duygusallık maalesef daha hassas yapabiliyor bizi.
Bu arada Bal yanağın Hikayesi adlı blogun sahibesi benim bıraktığım not üzerine benimle anne-çocuk bloglarıyla ilgili görüşmek istemiş. Sabırsızlıkla bekliyorum. Herkese güzel günler... Sevgiyle kalın.

2 yorum:

  1. boşver canım sen nasıl biliyorsan doğru olan odur bence.bencede ağlatma bebişini millet öyle böyle dicek diye.niye şımarsın ki sevmekten şımarmaz çocuk yanlış ve tutarsıız davranmaktan şımarır kuralsızlıktan şımarır.maşallah herkes pedegog!çok iyi biliyor.sen hislerine göre içinden geldiği gibi büyüt çınarımı..

    YanıtlaSil
  2. sorma sen çok iyi dedin hayatım maşallah herkes pedegog. valla aynen dediğin gibi kendi hislerime ve onun benden isteklerine göre büyüteceğim ben çınarımı. hem daha durişkom çınarımın elinden tutup onu parka götürecek öyle diyor ya :)

    YanıtlaSil