23 Mayıs 2013 Perşembe

10. Ayımıza Giriyoruz ve Kızamık Aşısı 1. Doz

Büyüyoruz, büyüdükçe güzelleşiyor, güçleniyoruz... Gülüşlerimiz daha bir anlamlı oluyor, çıkardığımız sesler konuşmanın habercisi ve etrafa artık daha bilinçli bakıyoruz. Çünkü geride 10 ay bıraktık. Bu süreçte her gün, her hafta, her ay öğrendiklerimize yenilerini ekledik. Her öğrendiklerimizi bir önceki bilgilerimizle pekiştirdik ve bebeklikten çıktık çocuk olmanın verdiği o öz güveni daha bir hisseder olduk. Gezmelere pek bir bayıldık bu aralar, havalar güzelleşti ya anne her gün dışarı çıkardı çünkü, bu da bizi tarifsiz mutluluklara uçurdu. En sevdiğimiz müzik çaldığında popomuzu dışarı doğru çıkararak oynamaya çalışıyoruz el çırpıyoruz. Yani hareketli müzikleri seviyoruz. Yerde sürtünmeye başladık, emeklemek için çok büyük bir çabamız var. Yürüyebilmeyi o kadar istiyoruz ki bunun için elimizden gelen her türlü çalışmayı bıkmadan usanmadan yapıyoruz. İnsanları, özellikle yakınlarımızı artık çok iyi tanıyoruz hatta yabancılara da gülücükler atıp onların gönüllerini de yapıyoruz. Hala kulaktaki küpeleri çekip almaya bayılıyoruz, saçları çekiyoruz, pijama bağcıkları, kablolar, kumandalar ilgimizi çekiyor ama telefona eskisi kadar düşkün değiliz. Hala 4 dişimiz var ancak arka dişlerimiz fazlaca kaşınıyor bu aralar. Banyo yapmayı, suyla oynamayı çok seviyoruz. En yakın zamanda şişme havuz alınıp, Dossa sularla buluşturulmalı. Yaşlı insanlara ve çocuklara müthiş ilgimiz var, ki bu annenin genlerinden geliyor büyük ihtimalle, nerede bir çocuk ya da yaşlı insan varsa ona dokunmak istiyoruz ve bakışlarımızı onlardan almıyoruz. Geçen gün annenin iş yerine gittik ve oradaki herkesi çok mutlu ettik. Annenin masasına oturduk, bilgisayarıyla oynadık. Annenin oda arkadaşı Teyze bizim önümüze tüm imkanları sundu dolayısıyla çok mutluyduk. 

Dün de bizim oraların pazarı kurulur. Anneyle ilk defa pazara gittik ve çok mutluyduk. Pazarcı amca bize  portakal verdi. Başka bir teyze bileğimize mavi boncuk verdi. Tam uyuyacaktık pazarcıların bağırışlarına meraklı bakışlar atıp uyumak ve uyumamak arasında kaldık. Ama harikaydı bundan sonra anneyle her hafta pazara gitmeye karar verdik. 
Bugün de ay dönümümüz olduğu için Kızamık aşısının 1. Dozunu vurdurduk. İğne enjekte edilirken biraz ağladık ama sonrasında ağlamadık hatta bebek arabamıza binerken gülücükler attık. Şimdi anneyi  işe gönderdik, babaannemiz ve dedemizle eğleniyoruz...


Sevgiler...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Bir Tek Annem Olsun Bana Bir şey Olmaz...



Ne şarkılar, ne şiirler yazıldı bu kutsal kelime için... Zaman zaman anlayamadık; ama O hep anladı. Kızdık, "of" dedik; ama O hiç "of" demedi. Dışarı çıkarken arkamızdan can havliyle seslendi "şemsiye al yağmur yağar", şemsiye almadık, yağmur yağdı; ıslandık... " Atlet giy terlersin", atlet giymedik, terledik, hasta olduk. Ne dediyse biz hep tersini yaptık ama hep O haklı çıktı. Çünkü o ANNEYDİ... Tanrım Annelere üstün bir güç vermiş, üstün hisler, üstün bakış açısı... İşte tam da bu yüzden cenneti de Onların ayakları altına sermiş.


Canım annem... 30 sene önce saçları daha gürdü, yüzü daha pürüzsüz, daha zayıftı ve kucağında tuttuğu yavrusuydu... Şimdi yıllar yüzüne her bir senenin çizgisini bıraktı, saçları azaldı, doğum kiloları kaldı ve şu an kucağında torunu var... Anneydi, Anneanne oldu. Adının yanına bir ad daha ekledi. Anneliğini kutsallaştırdı. Ama hayatım boyunca yanımdan bir an ayrılmadı. Zor zamanlarımda o kocaman kanatlarının altına aldı beni. Yanlış anlaşılacak bile olsa annem ömrü olana kadar annemdi benim. Beni asla bırakmadı. Hep doğruyu öğretti. İnsanlara iyi olmayı, sevginin karşılığını beklememeyi, koşulsuz sevmeyi, eşine sadakatle bağlı olmayı, evinde huzur veren bir kadın olmayı, dostlarını her zaman güzel anmayı, aile bağlarını, önce insanlığı, sonra evlat olmayı, sonra da kadınlığı öğretti bana... Öğrettiklerinin ne kadarını doğru yaptım, ne kadarını yanlış yaptım bilmiyorum... Nasıl bir anne olmam gerektiğini ise işte onu çok iyi biliyorum. Annem gibi bir anne olabilecek gücü Tanrım bana versin inşallah. Çünkü benim bir tek annem olsun bana hiç bir şey olmaz...

Benim ilk anneliğim... İlk anneler günüm... İlk tecrübem, ilk acemeliğim, ilk toyluğum... Çok özeldi bu gün benim için. Çınarımın her Anne deyişinde kendime daha çok güvendim. Telefonum çalıp "anneler günün kutlu olsunn" dendiğinde anneliğimin verdiği o kalabalığı anladım. Ben anneydim ve her şeyin çok üstünde geliyordu artık bu. Önceliklerimin sırası değişti. Tüm kararlarımı, tüm adımlarımı, tüm isteklerimi şekillendiren o minik vücut canıma can kattı. O parlak iki göz gözlerime her değdiğinde yaşama sebebimi anladım. Uykusuz gecelerim varsın olsun. Yorgunluğum şöyle bir kenarda dursun ben onu yaşatırken bana can katan meleğim, daha güçlü soluk almamı sağladı. Onun ilk okula başladığı günü gördüm, delikanlılığa adım attığı süreci gördüm, ilk iş gününü gördüm, evime bir kızla gelip "anne gelinin" dediği günü gördüm, düğününü gördüm, çocuklarını gördüm... Elimde çayım balkonda her bir yudumda oğlumun geleceğini düşledim. Tanrım bana onu en iyi şekilde yetiştirecek gücü, bilgiyi versin.

Burası oğluma...
Canım oğlum bu postu seneler sonra okuyacaksın. Bu bana yaşattığın ilk anneler günüm. Sen şu anda hiç farkında değilsin ama gülüşünle, anne deyişinle bana en büyük hediyeyi verdin. Bana anne olma fırsatı verdiğin için Tanrım'a  sonsuz şükürler olsun. Senin annen olduğum için çok mutluyum ve çok şanslıyım. Dilerim seneler sonra baba olduğunda, senin annen olduğum için kendini şanslı hissedebileceğin günler verebilirim sana... Seni çok seviyorum...

Önce annemin sonra kendimin ve tüm annelerin anneler günü kutlu olsun...

Sevgiyle...

9 Mayıs 2013 Perşembe

Sadece sen anla küçük bebek...

SİZ GİDERKEN O AĞLIYOR BAZEN

O gözyaşları nasıl da bir anda büyük bir hızla düşüveriyor yanaklarından. İnsanın yerçekimine isyan edesi geliyor. Ama yapacak bir şey yok, onu orada, kapının önünde elinizde ayakkabılarla terkedip, dışarıya çıkmak, kapıyı kapatmak, sırtınızı kapıya dayayıp sizi unutmasını ummak zorundasınız. Çalışıyorsunuz çünkü ve bitecek bir gün bu ızdırap; o büyüyecek.

Evet artık siz de gözyaşlarınızı silin ve bu sorunu büyütecek davranışlardan kaçınmaya çalışın. Mesela o üzülmesin diye sabahları gizli gizli evden kaçmaktan vazgeçin. Çok zor biliyoruz ama ona anlatmaya çalışın, bu anne işe gidecek ve işe gitmek kötü bir şey değildir. Büyüyünce sen de gideceksin güzel bebek, hayatımızın bir parçası bu.

Anlatın ona anne gidecek, akşama gelecek. O gelince birlikte yapılacak o kadar çok güzel ve eğlenceli şey var ki… Mesela birlikte yemek pişirilecek ve yenecek. Şarkı söylenecek, resim yapılacak, dans edilecek, parka gidilecek (gece yarısı bile olsa). Olacak olacak, hepsi olacak… Sadece sen anla küçük bebek, bu anne hepsine yetecek.




Not: Bu yazıyı Facebook'ta gezerken Bebek Anneleri sayfasında okudum ve gözlerim doldu. O kadar güzel ve o kadar hissedilerek yazılmış ki... Gözyaşlarımı tutamadım çünkü benim küçük bebeğim de artık arkamdan ağlamaya başladı. Ama asla ondan kaçmadım. Gizli gitmedim hep anlattım, Anne para kazanacak, sana güzel oyuncaklar alacak, seni parka götürecek... Biliyorum bir çoğunu henüz tam olarak anlamıyor ama anlayacak... Benim oğlum beni herkesten daha çok anlayacak...

Sevgiyle...

3 Mayıs 2013 Cuma

Yuvadan Bir Kuş Uçtu...

Biraz hüzünlü ama çok mutlu bir gün yaşadık 02.05.2013 tarihinde. Birtanecik kardeşim, ilk oyun arkadaşım, hayatım, kıymetlim, değerlim kısaca her şeyim bu tarihte mutluluğa ilk adımını imzaladı. Yer yer gözlerim doldu yer yer güldüm ama nedense o karşımda çıtı pıtı dururken, ben hep onu, saçları tepeden toplu, üzerinde ona çok yakışan tulumu, yanaklarında kırmızı kırmızı alerjisiyle hatırladım. Sanki karşımda kocaman, saniyeler sonra evli bir kadın olacak biri değil de, daha küçücük bir kız çocuğu duruyordu. Aramızda öyle çok yaş yok sadece 2 yaş küçük benden ama yine de sanki o hiç evlenmeyecek, ailemizin küçük kızı olarak kalacaktı. Allah'a şükür eşi yani biricik damadımız dünyalar tatlısı bir insan. Kardeşimi hiç üzmeyeceğine ve ona ne kadar değer vereceğine yürekten inanıyorum. Her zorluğun üstesinden birlikte geldiler bundan sonra karşılarına çıkacak en büyük zorluklarda bile el ele vereceklerini çok iyi biliyorum. Düğünümüz Haziran ayında olacak ama eşimin ve Duruca Yaşamak blogunun sahibesi kuzenimin eşinin şahitlik ettiği bu güzel nikahın fotoğraflarıyla sizi baş başa bırakıyorum. Siz de onlara mutluluklar dileyin ve huzurlu bir yuvaları olsun diye dua edin e mi...

İmzalar atıldı ve evlilik cüzdanı birlikte teslim alındı.
Şahitlerimiz bu güzel nikaha tanıklık ettiler.
Evin reisi belli oldu :)
Mutlu Son.


3 Hürel... Hiç bir zaman ayrılmayacak 3 kuzen... 3 kardeş...


Ve kutlama yemeğimiz... 

Not:  Kardeşimin "Abla resimleri niye küçücük koyuyorsun biraz büyük koyarsan daha rahat görürüz" uyarısından sonra fotoğraflar büyütülmüştür. :)

Sevgiyle... 
Mutlu hafta sonları...

Ortaya Karışık...

Yazmak istediğim o kadar çok şey var ki neresinden hangisinden başlayacağımı bilemiyorum.  Hep diyorum ya yaz gelince işte ben böyle birden fazla şeyle meşgul oluyorum tabi yoruluyorum ama keyif de alıyorum. İlk önce blog sayesinde tanıştığım, blogunu okurken keyif aldığım, yorumlarıyla beni hiç yalnız bırakmayan, zaman ilerledikçe çok iyi anlaşacağımızı ve birbirimizi seveceğimizi umduğum güzel insan Esra'nın Gezegeni blogunun sahibesi Esracığım yeni görüntümün fotoğrafını istemişti bu foto Esracığım için;


Hafta sonu anneannemizle keyif yaptık balkondan oyun oynayan çocukları izledik. Top çok ilgimizi çekti ve saatlerce topu seyrettik. Balkondan hiç ayrılmak istemedik. Çocuklara içimizden, "bekleyin beni büyüyünce ben de böyle oynayacağım" diye sözler verdik. Yürümeye daha çok heveslendik. Belki yürürüz umuduyla oturmayı bıraktık hep ayakta durmak istedik. Ayakta banyo yapmak, ayakta giydirilmek hatta ayakta yemek yemek için direndik. Bu aralar ayakta durmak en çok keyif aldığımız şey oldu. :)


                               
 Bir kaç gün önce 6. Hastalık diye bir hastalıkla tanıştık. Hastalık önce ani bir ateşle kendini gösteriyor. Ancak bu ateşin   neyle alakası olduğunu pek anlamıyorsunuz. Ben dişe yorduğum için sabah akşam bir ölçek Ateş düşürücü ağrı kesici şurup verip ince giyisiler giydirdim. Ateşli 2 günün sonunda tabi huzursuzluk da var cildimizde kırmızı benekler çıkmaya başladı. Fotoğrafta yüzümüzdeki gitmiş vücudumuzda kalmıştı. Doktora giderken ki kombinimiz bu şekilde. Hastalıkla ilgili ayrıntılı bilgi Tık Tık.              









Doktordan sonra babaanneye gittik ve ordan babamızla dışarıyı seyrettik.
                  







1 Mayıs işçi bayramıydı bize de tatildi ben de bundan mütevellit ne zamandır ağırlamak istediğim iş arkadaşımın ailesini davet ettim. Menü oluştururken de bloglarda gezinirken Fatoşca Tadlar blogunda  Paşa Lokumu tarifini gördüm hemen denedim ve sonuç mükemmeldi. Arkadaşıma bu güzel tarifi için çok teşekkür ediyorum...

Gerçekten başlıkla çok uygun tam Ortaya Karışık bir post oldu... Umarım okurken keyif alırsınız.

Sevgiyle...